Merhaba, yaz sezonunun yavaş yavaş açıldığı şu günlerde elimden geldiği kadar boş durmamaya çalışıyorum. Bu sene havaların bir tuhaf ilerlemesi ufak gezilere çıkarken bile beni şüpheye düşürüyor. Yine de şansımı deneyerek olabildiğince çok tura çıkmaya özen gösteriyorum. Bu yazımda birkaç gün önce gnübirlik olarak çıkmış olduğum "Aydınpınar Şelalesı ve Efteni Gölü" turumdan bahsedeceğim.
Geziye öğlen 13:00 gibi çıkma fırsatı bulabildim. Bu saatlerde çıkmanızı tavsiye etmiyorum. Çünkü hem dinlenme için fırsatınız kalmıyor hemde gezdiğiniz yerlerde çok fazla vakit geçiremiyorsunuz. Ben bu turu antreman olarak gördüğüm için geç çıkmam beni fazla etkilemedi. Geziye çıkmadan önce güzargahı belirledim. Düzce Merkez'den Aydınpınar şelalesi yaklaşık olarak 13 km'dir. Fakat bu yolunda %15 i dik yokuşlardan oluşuyor. Bu yüzden sık sık dinlenme molaları verebiliyorsunuz. Aydınpınar Şelalesi'nden Efteni Gölü'nde bulunan meşhur iskeleye 7 km bir mesafe vardır. Bu yolda aşırı dik yokuşlar bulunuyor. Bu yüzden sık sık durarak frenleriniz soğumasını beklemelisiniz. Toplamda gidiş güzargahımız 20 km civarı tutuyor. Dönüş güzargahımızda ise Efteni Gölü İskelesi'nden Düzce Merkez'e 18 km mesaje bulunmakta. Yani bu turumuzda toplamda yaklaşık olarak 38-40 km pedallayacağız.Sabah gidip dinlenerek gezmeniz durumunda çok yorucu bir antreman olmamakla birlikte çokta güzel vakit geçirebileceğinize inanıyorum.
Yola çıkmadan önce yanıma bolca su ve bir kaç atıştırmalık aldım. Düzce Merkez'den Aydınpınar Köyü'ne kadar dümdüz bir yol bulunuyor. Bu sayede yorulmadan ve hızlı bir şekilde gidiş güzargahımın %60'ını tamamlayabildim. Biraz mola vererek marketten yanıma muz ve atışmalık bir şeyler aldım. Kaybettiğim enerjileri bu sayede geri toplayabileceğim. Aydınpınar Köyü'nden çıktıktan kısa bir süre sonra yokuşlarla karşılaşmaya başladım. Yavaş yavaş dikleşen yokuşlar çok geçmeden tırmanması çok güç olmaya başladı. Bu yüzden her 5-10 dakika da bir mola vererek durmadan tırmanmaya devam ettim. Aydınpınar Şelalesi'ne 2 km kala artık tüm enerjimin bittiğini farkettim ve bir yerde oturarak yaklaşık 10 dakika bir mola verdim. Bu mola sırasında neredeyse 1L suyun tamamını bitirdim. Yolum az kaldığı için çok fazla oyalanmadan yola devam ettim. Aydınpınar Şelalesi'ne vardığımda kimsecikler yoktu. Karşıma çıkan " Başınıza gelebilecek kazalardan mesuliyet kabul etmiyoruz." yazısına aldırış etmeden şelaleye giden patikaya bisikletle daldım. Taş döşenmiş yol kısa süre sonra kendini yürümenin bile tehlikeli olduğu çamur bir yola bıraktı. Hiç aldırış etmeden bisikletle daldığım bu yolda dönüşte "Nasıl geçtim ben buradan ?" dediğimi hatırlar gibiyim. Şelaleye az bir mesafe kaldığında tahtalarla döşenmiş bir yol beni karşıladı. Burada bisikletten inerek elimle götürmeyi tercih ettim. Büyük ihtimalle hiç bir deli benim gibi oraya bisikletle gitmemiştir. Çünkü burası sadece yürünebilecek bir alan olarak düzenlenmiş.
Şelaleye ulaştığımda " Bu kadar zahmete değdi be !" dedirten bir hava karşıladı beni. Şelalenin oluşturduğu o nemli ve ferah hava bir anda içimi ürpetti. Yanımda getirdiğim mevsimlik montu hemen sırtıma attım. Şelalenin çevresi o kadar güzel düzenlenmiş ki hayran olmamak imkansız. Hemen telefonuma sarıldım ve resim çekmeye başladım. Burada ki anılarımı ölümsüzleştirdikten sonra şelalenin huzur dolu sesini dinleyerek yanımdaki atıştırmalıkları yemeye başladım. İnsan bu tarz mekanlara geldikten sonra şehirdeki havanın ne kadar bunaltıcı olduğunu çok daha iyi anlıyor. Yiyeceklerimi bitirdikten sonra çevreden kimsenin olmadığını fırsat bilerek tehlikeli bir şey yapmaya karar verdim. Ayakkabılarımı çıkardım ve şelalenin oluşturduğu küçük havuza yavaşça girmeye başladım. Taşlıklar kısa süre sonra kendisini balçığa bırakınca daha fazla ilerlemeye cesaret edemedim. Ayrıca suyun dondurucu bir soğuklukta olduğunu da düşünürsek en fazla 5 dakika kadar içerisinde durabiliyorsunuz. Yaz aylarında belki tekrar cesaret edebilirim ve burada yüzmeyi başarabilirim. Fakat şuanda buna cesaret edemiyorum. Kısa molamın yaklaşık bir saatini bulduğunu farkedince yola koyulma vaktinin gelip geçtiğini fark ettim. Şelaleden dönüşte, bisikletle geldiğim yolu yürüyerek geçebildim ve buralardan nasıl geçtiğime her defasında daha çok şaşırdım.
Şelaleden ayrılırdıktan sonra istikametimi Melen Gölü'ne çevirdim. Şelaleden çıktıktan sonra geldiğim yoldan dönerekte göel gidebilirdim fakat farklı bir yoldan gitmek isteyerek bulunduğum dağı aşmak istedim. Daha sonra pişman olsamda bir kere girdik bu yola ve kolay kolay seçimlerimden vazgeçmem. Yaklaşık olarak 2 km kadar aşırı dik yolları tırmanmaya koyulduğumda zirveye ulaşmam yaklaşık 45 dakikamı aldı. Bu yorucu yokuştan sonra uzun bir inişin tadını çıkaracağımı düşünürken bütün hayallerim yerle bir oldu. İniş yolunda hem suyum çok azalmış bu yüzden canım sıkkınken hemde yolların sürekli virajlı olması bu yolu seçmemde beni pişman eden en büyük nedenlerdendi. Bunlarda yetmezmiş gibi yolların tamamlanmamış olması yani komple çakıldan ibaret olması sürekli frenlere abanmama sebep oldu. Bu yüzden her 5 dakikada bir mola verip frenleri aşırı zorlamamaya çalıştım. Ne kadar özen göstermeye çalışsamda yokuşun bitimine doğru frenlerimden hafif hafif sesler gelmeye başladı. Yokuşun son virajında bir eve uğrayarak su almak istedim. Ev sakinleri evde yoklardı ve bende çok susamıştım. Arka bahçede bulunan ve bahçeyi sulamak için kullandıkları musluktan biraz su almaya karar verdim. Bu sırada komşulardan biri beni farketti. Önyargıyla yaklaşmak yerine halimden anlayarak "Bol bol alabilirsin. Allah'ın suyu sonuçta." diyerek gönlümü fethetmeyi başardı. Burdan tekrardan Allah razı olsun ! diyorum.
Uzun bir yokuşun ardından sonunda anayola inmeyi başardım. Burdan sonrasında yaklaşık olarak 4-5 km gibi bir mesafem kaldı. Saatin de git gide gecikmesiyle yavaş yavaş üşümeye başladım. Asfalt ve dümdüz bir yolda olabildiğince hızlı bir şekilde Melen Gölü iskelesine varmayı başardım. Daha önce yanından geçerken gördüğüm ve " Bu nasıl göl böyle, bildiğin bataklık. " dediğim göl beni büyüledi. Gölün en güzel manzarasının bulunduğu kısıma konuşlandırılmış olan iskele buraya çok farklı bir hava kasmış ve size manzarının tadını çıkarmanız için fırsat sağlıyor. Akşam saatlerine yakın geldiğim için tamda güneşin yavaş yavaş batışını da izleme şansı buldum. Burada bir şeyler atıştırdıktan ve bir sürü resim çektikten sonra yola koyulmak zorunda kaldım. Akşama kalmamak için dönüş yoluna başlama vakti gelmişti. Yaklaşık olarak 18 km civarı bir yolum vardı ve bu yol artık gözümde büyüyordu. Doğru düzgün dinlenmedim ve sürekli yokuş tırmanmak zorunda kaldığım için baya bir yorulmuştum. Yine de yolun çok düz oluşu dönüş yolunda beni çok rahatlattı. Yine de son 5km kala ayaklarımın ağrıdığını hisseder gibiydim.
Güzel bir turu da böylelikle başarılı ile sonlandırmayı başardık. Bu tarz günübirlik turlara çıkmanızı tavsiye ediyorum. Bu turlarla hem çevrenizdeki güzel yerleri görme fırsatı bulup güzel vakit geçirebilirsiniz hemde uzun turlar için antreman yapmış olursunuz. Benım bu turum yaklaşık olarak 6-7 saat sürdü. Size tavsiyem sabah erken saatlerde tura başlayarak gün içinde dilediğiniz gibi vakit geçererek dinlenerek turunuzu tamamlamanız. Bu sayede daha uzun mesafelerde günü birlik turlarda yapma fırsatı bulabilirsiniz. Yazımı sonlandırmadan önce buradan Düzce'deki meseri alanları çok güzel şekillendiren ve temiz tutan çalışanlara tek tek teşekkür ediyorum. Eğer bir gün yolunuz buralara düşerse mutlaka bir kaç gününüzü bu yerleri gezmeye ayırınız.
Yorum Yap
Mail adresiniz sizinle iletişime geçebilmek amacıyla istenmektedir. Herkese açık bir platformda yayınlanmayacaktır.